Ahmet Ermiş: Metin Karakaş, Silivri siyasetinin ve İstanbul siyasetinin önemli bir ismi. Uzun yıllardır Silivri’de yaşıyorsunuz. Silivri’nin yetiştirdiği çok önemli bir siyasetçi olmanın yanında şimdilerde Gelecek Partisi’nin İstanbul teşkilat başkanlığını yapıyorsunuz. Hal böyle olunca geçmişe nazaran siyasi tecrübelerinizi de iyi bilen birisi olarak şöyle bir soruyla başlamak istiyorum. Şu anda yeni bir partide, yeni bir oluşumda Gelecek Partisi’nin hem kurucular kurulu üyesi hem de İstanbul İl Teşkilat Başkanlığı görevinde bulunuyorsunuz. Süreç nasıl başladı? Türk Siyasetine yönelik bugün söylemek istediklerinizi kısaca bize özetlerseniz, neler söylemek istersiniz?
Metin Karakaş: Öncelikle teşekkür ediyorum, bir cümle çok önemliydi benim için bu girizgâhta. “Silivri’nin yetiştirdiği siyasetçi” cümlesi. Gerçekten bu benim çok çok anlamlı bir cümle oldu. Çünkü “Silivri’de yetişmiş siyasetçi” kimliği dediğimiz zaman, belki de en büyük Silivri’nin kısa döngüler içerisindeki siyasetinin ortaya koyduğu sonuç budur. Bir yere kadar geliyor birçok siyasi partide arkadaşlarımız, fakat ondan sonra bir şekilde siyaset arasından dışarı çıkıyor. Keşke siyasetin okulu olsa, okunsa, diploması alınsa. Bu anlamda bir yerlere gelinse çok hoş olurdu. Ama maalesef siyasetin en büyük kazanımı veya siyasette bir şeyler yapabileceğim dediğin zaman ki en büyük zaman dilimi tecrübedir. Bu tecrübeyi de bu alanlarda yaptığınız mücadelelerle öğreniyorsunuz. Silivri alanı, benim gerçekten siyasete ilk adım attığım ve olgunlaşma dönemimizin en büyük tecrübelerini kazandığım alandı. Gerek İlçe Başkanlıkları, gerek il yönetimlerinde, gerek belediye tecrübelerinde. Muhalefet veya iktidar dönemlerinde de hep ben bunu hissetmişimdir. Belediye Başkanı veya İlçe Başkanı pozisyonunda olan arkadaşlarımızla mücadele ederken de keyif alıyorduk. Polemikler vardı, kendimize göre siyaset öznesine dönen bu anlamda söyleşilerimiz vardı, televizyon vardı, gazeteler vardı. Burada birbirimize atıfta bulunarak siyaseten olgunlaşıyorduk. Onun için Silivri’nin yetiştirdiği siyasetçi kavramı beni gerçekten çok ciddi bir şekilde onure ediyor.
“SİLİVRİ BENİM İÇİN HEP ÖZLEM OLMUŞTUR”
Siyasi partiler insan ömrü gibidir. Bundan 30 yıl önce siyasi partileri düşündüğümüz zaman bugün ki aktörlerden belki hiç kimse yok. Ama siyasi parti dediğiniz zaman da, AK Parti, İyi Parti bunun gibi Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Deva Partisi böyle bir parti kurulacak dense o günkü aktörlerde inanmazdı. Hatta o gün ki, gerek devleti yönetenler, siyasi aktörler güç bizde diyorlardı, devlet biziz diyorlardı. Ama bugün gelinen sürece baktığınız zaman birçoğu ya siyasetten bertaraf edilmiş ya da bir şekilde partiler kapatılarak da şu anda tedavülden kalkmış olan partiler pozisyonuna gelmiştir. Birçok partiyi de sayabiliriz bununla ilgili. Günümüzün şartlarına geldiğimiz zaman da, sonuçta Silivri benim için hep özlem olmuştur. Hangi makamda görev alırsam alayım hep Silivri kazanımlarına bakmışımdır. Gerek Büyükşehir Belediyesinde, gerek siyasi makamlarda bedeller ödemişizdir, kişisel olarak da ödemişimdir. Silivri de yapılacak her türlü projenin yatırımın veya bu anlamdaki olumsuzlukların hep karşısında durmuşumdur. İktidar da olduğumuz dönem de temsilcisi olduğumuz dönemler de bunu Silivri çok net bir şekilde hissetmiştir. Ve Silivri’ye gelecek birçok projelerin altlarını da hazırlamışızdır.
Bugün siyaseten ne yaptık diye kendi kendimize sorduğumuzda, siyaset iki şey için yapılır. Ya menfaatin için yapılır ya idealleri uğruna yapılır. Bu idealleri çeşitli kategorilerde alabilirsin. İdeolojik anlamda da söyleyebilirsiniz, ilçe ve ülke menfaati noktasında da söyleyebilirsiniz. Ben siyaseten elde ettiğimiz bu makamda, ekibimizle birlikte Silivri’ye çok şey kazandırdığımızı, belki de Silivri’nin 100 yıllık sorunlarının çözümüne şahit olduğumuzu da ifade etmek istiyorum.
O günkü Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş Bey’in özellikle destekleri yine aynı şekilde siyasi aktörlerin hem genel merkez hem de il başkanı statüsündeki arkadaşların özel bizlere olan teveccühleri, yine siyasi aktörler o günkü ilçe başkanları, belediye meclis üyeleri ve siyaseten görev alan tüm arkadaşlarımızın her birinin benden daha çok payı vardır. Fakat şartlar öyle bir boyuta geldi ki artık siyaset belli bir çerçevede sıkıştı kaldı. Bu sıkışıklık içerisinde alan bırakılmadı siyaset yapımına.
“BİZ ISRARLA SİYASETEN KENARDA BEKLETİLDİK”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi kaybedilmiş, Ankara Büyükşehir Belediyesi kaybedilmiş, siyasette bir şeyler ters gidiyor. Siyaset manipüle ediliyor, bu belli. Bu alanlarda biz ısrarla siyaseten kenarda bekletildik. Bunu da saygılıyla karşılıyorum çünkü aktif siyasetçi değilsiniz istişarelere çağırılmıyorsunuz muhakkak bir şekilde değerlendiriliyor deniliyordu. AK Parti’yi millet kurdu. Millette hep sahip çıkarak gönlünde büyüttü. Ama şu anda bakıyorsunuz Millet mi partiyi koruyor, Devlet mi partiyi koruyor artık bu iş birbirine girmiş bir boyuta. Çok önemli bir şey…
“DEVLET KURUMLARIMIZ SİYASALLAŞTIRILDI”
100 -150 yıllık yardım kuruluşlarımız başta Kızılay olmak kaydı ile birçoğunun nasıl siyasallaştırıldığına içimiz kan ağlıyor. İnsanlar, “ben Kızılay’a yardım yapmam”, “niye?” “AK Parti’ye yapmış gibi hissettiriyor” diyor. Bir yanda sırtına Kızılay gömleğini giyiyor, başka bir yerde kaymakamlığın bir programı şekline getiriyorlar, milletin kucaklaşmasından ziyade bir partinin şeyi haline gelmiş. Dolayısıyla bu süreçlerde siyaset yapmak gerçekten çok zor bir hal aldı.
“MİLLETİN GETİRDİĞİ İNSANLARI SİYASETTEN BERTARAF ETTİLER”
Sayın Ahmet Davutoğlu bununla ilgili bir manifesto yayınladığında gerçekten çok hoşuma gitti. Pelikan, Perinçek ve siyasetin mecrasına gitmediği ile ilgili çok net bir şey vardı ve ben de bunu sonuna kadar bunu altına imza attım. Neden? O gün ki siyasi aktörlerimizi ortadan akıl almaz metotlarla bertaraf eden bir anlayış. Ahmet Davutoğlu, Selim Temurci, Kadir Topbaş yani Türkiye’de, İstanbul’da ne kadar siyasetçi yani herkesi milletin getirdiği insanları siyasetten bertaraf ettiler. Hangi metotlarla? Gazete manşetlerinde, trollerle farklı üsluplarda. Bizim siyasetimiz bu değildi ki, siyaseti insanın gönlüne girmek için yaparsınız. Aktörlerin ortaya koyduğu bu anlayışla da maalesef millette bunu frenlemedi, frenlemeyince de siyaset mecrasında da bu anlamda kaymalar oldu.
“GELECEK PARTİSİ KURUCULAR KURULU ÜYESİYİM”
Altını özellikle çizmek istiyorum, ben Gelecek Partisi Kurucular Kurulu üyesiyim. Yani partinin tüzüğü, partinin programı, partinin bu anlamda ki birçok kuruluş aşamasına da dâhil olmuş birisiyim. Ortaya koyduğumuz ilkeye baktığımız zaman da, bir yeri bırakmışsınız başka bir yere geçmişsiniz değil. İnanmadığınız bir yerde kalmaktansa yeniden kuruyorsunuz.
Düşünün iktidar partisinden ayrılıyorsunuz ama kurduğunuz partide kendi öz benliğinizi bulacağınıza inanıyorsunuz ve tırnaklarınızla kazıya, kazıya, kazıya partiyi büyütmeye çalışıyorsunuz. Bu bir özveridir. Yani, hazır bir şeyin başına geçmiyorsunuz, hazır bir ekip yok. İnsanlar önce sizi anlayacaklar, inandıracaklar, baskılar olacak, bu anlamda sizi yadırgayanlar olacak. Birçok insan bu anlamda size inanacak ki; bu sürece gelene kadar emin olun çok ciddi vakit ayırıyor, 4 saat uykuyla ayakta kaldığımızı biliyorum. 15-20 saat çalıştığımızı hatırlıyoruz. İlçe ilçe geziyorsunuz, insanları ikna etmeye çalışıyorsunuz. Topu topu 7 aylık zaman dilimi içerisinde geldiğimiz süreç İstanbul’da 34 ilçe başkanı atanmış ki istesek 39’unu da atarız. En iyilerini bulmaya çalışılıyoruz.
“AHMET DAVUTOĞLU, GERÇEKTEN MÜKEMMEL BİRİSİ”
Millet bu işi sahiplenmiş bir şekilde ve insanlar geliyor hala talep var bununla ilgili. Bu şunu gösteriyor bizim o az önce söylediğim parti kurma aşamasındaki göstermiş olduğumuz o çabaları gerçeğiyle artık millet sahiplenmiş. Belediyemiz yok dahi hiç bir şeyimiz yok. İnsanların ortaya koyduğu bir ruhla bu hareketi devam ettiriyoruz. Şunu özellikle belirtmek istiyorum, gerçekten diğer başkanımız Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu hem devlet aklı, hem de insani değerline baktığımız zaman gerçekten çok mükemmel birisi. Düşünebiliyor musunuz her pazartesi bir açıklama yapıyor. Bu açıklamayı yaparken Türkiye sorunlarını ortaya koyuyor. Aynı şekilde de çözümleri ne bunu da ortaya koyuyor. Bakanların yapboz tahtasında döndürdüğü kararların aşamalarında resmen ortaya vizyon koyuyor ve gerçekten daha sonraki süreçte de gördük ki, birçok bakanlıkta bu programları kendi programları şekline getirterek de doğrusu budur, yol haritasını çizdiler.
Diğer tarafa dönüp baktığımız zaman kurucular kurulumuzda kimler var. Ümit Bey, Büyükelçiydi, yaşı dolana kadar bekleyebilirdi ama Ahmet Davutoğlu’nun parti kuracağını öğrenince, geldi. Başörtüsü mağdurları bu ismi çok iyi bilirler YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’dı. O da bıraktı geldi, partinin kurucusu oldu. Bursa Valisi, Manisa Emniyet Müdürü bırakıp, geldiler kurucu oldular. Rumeli Üniversitesi kurucu rektörümüz Salih Aynural, Ermeni vatandaşlarımızdan Ethem Mahçupyan, CHP’li isimler, Türkiye Alevi Federasyonu Genel Başkanlığı yapmış Doğan Demir...
Hepsi geldiler, kurucu oldular. Baktığınız zaman Türkiye’nin her renginden 153 kişi partiyi kurduk. Gelinen sürece baktığımızda, Türkiye’nin her yeri yansıtılmış. İddia ediyorum, Türkiye’nin en iyi parti tüzüğü ve en iyi parti programımız var. Böyle bir ekiple yola çıktık. Bize partiyi kursalar tabelalarını asamazlar, il başkanlıklarını oluşturamazlar, kongrelerini yapamazlar, şunu yapamazlar, bunu yapamazlar diye diye şuanda 500 civarı mahalle teşkilatımızda kuruldu. Silivri’de de Çanta Mahalle teşkilatımızın tabelası asılmış vaziyette. Devasa bir teşkilat haline geldik biz. Ana akım medyası bizi vermiyor, vermesin. Gazeteler malum yapıların himayesinde olsun, nereye kadar? Millete rağmen siyaset yapanlara en güzel cevabı millet vermiştir. Ben olmasam parti batar, devlet batar diyen isimlerin çoğu şuanda siyasi mezarlıkta.
“LİYAKAT SİSTEMİ ORTADAN KALKMIŞ”
Türkiye’nin çok ciddi şekilde insan hak ve özgürlükleri noktasında bir reforma ihtiyacı var. Bireylerin; ‘ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan mutluyum, devletime güveniyorum. Adaletine, ekonomisine, eğitimine güveniyorum’ demesi gerekiyor. Geçen bir anket yapıldı. 4 gencin 3’ü ‘Ben yurt dışına gitmek istiyorum, geleceğimi orada aramak istiyorum’ diyor. Çok önemli bir ankettir bu. Üniversiteler, diğer kuruluşlar hep siyasallaştırılmış halde. Liyakat sistemi ortadan kalkmış, ya bendensin ya kara toprağın mantığıyla bakılıyor. Yazılı da 90 puan almış kişi sözlü mülakatta düşük puan veriliyor ama 50-60 puan almış, mülakatta bizden bu denilerek yüksek not veriliyor.
Bu sonuçla devlet kurumları çökmüş durumda. Türkiye’de eğitim sisteminde sürecin bu durumda mı olması gerekiyor. Eğitimden spora her şey bir muamma.
“SANATÇIDAN HAİN ÇIKMAZ”
Sinema, kültür sanata baktığımızda Türkiye’de son 10 yılda geriye gittiğimizi gösteriyor. Türk filmlerine bakın, uluslararası mecralarda yarışacak kaç aktörümüz çıkıyor. Yüzde 90’ı içi boş. Nerede Kemal Sunallar, Ayşen Gruda’lar… Gelinen süreçte ya sarayın sanatçısısın, ya da sen sanatçı değilsin hainsin. Kimse kusura bakmasın sanatçıdan hain çıkmaz. Farklı düşüncede olan sanatçılara nasıl alan daraltıldığına şahit oluyoruz. Başta büyükşehirler olmak üzere, nasıl müdahale ediliyor.
Kiptaş’ın yönetim kurulunu İBB başkanı belirleyemeyecek olur mu? Bir gece yasa çıkartıldı. Halk ekmek, İGDAŞ yönetim kurulunu seçme yetkisini meclise verdiler. Her kurum eğer bendensen benimsin, benden değilsen kara toprağın mantığıyla hareket ediyor. Bu belediye özelinde de, sanatçı özelinde de, siyasetçi özelinde de böyle. Bunların sebebi mülakat sistemi. Bu sistemin ortadan kalması gerekiyor. 95 puan alan insanın bir yeteneği vardır, ailesinden birisi CHP, farklı bir suç, partili diye hak ettiği kuruma gelemiyor. Sebebi mülakat sistemi. Adam ömrünü oraya koymuş. Bu şekilde birçok gencimiz yok oluyor.
Gelecek Partisi, Türk siyaset tarihinde ender rastlanan bir teşkilat yapılanması ortaya koymuştur. Şuanda 70 il başkanı, 387’de ilçe başkanı atadık. Kasım başı gibi de genel kongremizi yapıyoruz.
Ahmet Ermiş: Sayın Davutoğlu ile yollarınız nerede kesişti? Sizi aynı yolda yürümeye iten neydi?
Ben hocamı bürokratken tanıyordum. Daha sonra Dışişleri Bakanlığı sürecinde çok sohbet etme vaktimiz oldu. Akıl ve bilimi ön plana atan bir siyasetçi. Hep ayakları yere basan siyaset yapmıştır. Tayyip Bey’in liderliği çok farklı bir liderliktir. O Kasımpaşalıdır, vurdu mu oturtur deriz ya onun gibi. Ama bilgiye dayalı siyaset dediğimiz zaman da o tür siyasetçiler çok zemin bulamamıştır. Davutoğlu Hocamla, Genel Başkan olduğu zaman bire bir sohbet ettik, iyice tanıştık. Silivri dediğimizde de Silivri’ye selam gönderdi. Göçmen bir ailede tedavi olmuş Vahit Kırıkçı. Beni her gördüğünde Silivri diyordu. Daha sonra FETÖ davalarını izlemeye geldi. Birlikte mesaimiz oldu. Bize özel bir ilgi gösterir, Silivri’yi sorardı. O sıcaklığı gösterirdi.
“BİZİM PARTİ KURMA GİBİ BİR NİYETİMİZ YOKTU”
Böyle bir mesele ortaya çıktığında, biz eski görev almış siyasetçiler zaman zaman bir araya geliyoruz. ‘Tayyip Bey’in etrafı sarıldı, yanlış mecraya götürüyorlar’ şeklinde konuşuyoruz. Tayyip Bey’i uyandırmak istedik, etrafında danışman sayısı da çok azaldı. Doğruları söylemek yerine, karışmadan seyretmeyi tercih eden çok insanlar oldu. Bizim parti kurma gibi bir niyetimiz yoktu. Tayyip Bey ile görüşüldüğünde de bunların hepsi anlatıldı. Her görüşme neticesinde de Ahmet Hoca’nın bir konferansı iptal edildi. İnsanlar nereye kadar sabreder. Aynı gün iptal edildi program. Bu doğrular söylenince. Bizde manifestoyu paylaştık. Siyaseten dışlandık. Önemli olan AK Parti’nin milletle olan siyasetinin devam etmesiydi. Bunu önerenler siyaseten yok sayıldı. Bizde o kategorilere giren insanlardan olduk. Bir akşam Ahmet Hocam aradı, ‘partinin kurucusu olmanı istiyorum’ dedi. Yani hazır bir yere girerseniz anlarım, derler ki yüz üstü bıraktı, menfaati için gitti. Siz diyorsunuz ki, bizi artık pencereden sokmuyorlar, yeniden kazıya kazıya bir ev inşa etmeye çalışıyorsunuz. Bu kararın ne kadar zor olduğunu siz takdir edin. İnsanlar ne diyecek, yapı nasıl olacak, teşkilat kurulabilecek mi, maddi manevi fedakârlıkları karşılayabilecek misiniz? Silivri özelinde tahmin etmediğim birçok arkadaşım 3-5 ay önceden istifa ettiklerini söyledi. Bu süreci de görünce gerçekten insanların ne kadar korktuklarına şahit oldum. Ortada bir makam, mevkii yok. Bu partiyi kurarken de ne kadar zorluk varsa kabul ediyorsunuz. Bu kolay değil. Bizde sadece AK Parti’den gelen yok. Ailevi kesimden var, gayrimüslim var, CHP, İyi Parti, Saadet, Büyük Birlik kökenli partililer var. Atadığımız AK Partili bir elin parmağını geçmez. Birçok ismin Gelecek Partisi’nde birleşmelerinin sebebi kendini orada bulmalarıdır. Entrika yok, makam mevkii, hazıra konma yok. Biz böyle bir siyaseti Gelecek Partisi’nde başlattık. Biz artık salonlara sığmıyoruz. Biz iktidara gelmek için parti kurduk, tabela takmak için değil. Biz yola çıkıyoruz, tek başına iktidar olmak içinde kendimizi anlata anlata milletin gönlüne gireceğiz. Bir ayda 35 bin üye yapabilmek, bu işin içerisinde insan olduğunun en güzel göstergesidir.
Ahmet Ermiş: İlçe Başkanlarını belirlerken en çok dikkat ettiğiniz husus nedir? İlçe Başkanının A takımına karışıyor musunuz?
Benim tam 50 kişilik komisyonum, 7 kişilik bir çekirdek kadrom var. Bu arkadaşlarımızın her biri sahada çalışma yapıyorlar. İlçe başkanı atarken, tavsiyeler geliyor. Her mecradan gelen isimlerle görüşmeler yapıyoruz. Bu görüşmelerin yüzde 90’ını yapan kişi de ben ve ekibim. Belirlemelerde ilk süreç bu. Daha sonra bu arkadaşlarımızın birçok açıdan değerlendirmesi yapılarak, il başkanımızın başkanlığında bir komisyon ile değerlendirme yapıyoruz. Demografik yapısı, ticareti, şahsi hayatı hep araştırılıyor. En takdir gördüğümüz 3 ismi genel merkeze gönderiyoruz. Sonra mazbatası bize gönderiliyor. Bunu atadıktan sonra bizim kriterlerimiz var. Belli bir sayıda genç, belli bir sayıda kadın, tahsili, mesleği olacak. Bu yapılanmanın her bir kriterine bakıyoruz. Bu kriterler olacak, gerisi onların işi. İlçe Başkanı kendi ekibini kuruyor. Yardımcılarını da atarken, tecrübesine, bilgisine bakılıyor. Bizim teşkilatlarımızın her birinin kuruluşu çok ince elekten geçirilerek yapılıyor. Son karar ilçe başkanının kendisidir. Bunun için teşkilatlarımız çok güçlü bir şekilde ortaya çıkıyor. Sağdan soldan, oradan buradan gelen isimlerle teşkilat kursanız ilçe başkanı çalışamaz ki. Niye, ‘Ben onun tarafından gönderildim, ben bunun tarafından gönderildim’ bu mantıkla bir ekip çalışması oluşturamazsınız. Dolayısıyla ilçe başkanlarının en memnun oldukları mesele bu. Alışılmamış bir süreç bu. Bende bu konuyla ilgili sütten ağzı yanmış birisi olarak, bu konuda sonuna kadar ilçe başkanlarımızın hakkını savunarak bu sürece devam ediyoruz.
Ahmet Ermiş: İl Başkanı İsa Mesih ile hiç ayrıştığınız konular oluyor mu?
Tabi tabi çok. İsa başkan çok naif bir insan. Sonuçta bir başkanlık kurulumuz var, tartıştığımız çok ortamlar oluyor. Ama dışarı çıktığımızda tek bir karar çıkmış oluyor. Kuruluş aşamalarında gerçekten çok zorluklar yaşadık. Maddi anlamda, insan potansiyeli anlamında, pandemi süreci nedeniyle de. Birimizin hafif düştüğü yerde, diğeri ona omuz atıp, ayağa kaldırarak bu süreç devam etmiştir. İsa başkan istişareye açık, bilgili. Aynı zamanda siyaseti Kadıköy ölçeğinde yaptığı için her mecra ile iletişim kurabilen genç bir kardeşimiz. Bu anlamda da vizyonel birisi. Gelecekte de çok ciddi şekilde farklı sorumluluklar alacağına inandığımız birisi. Bir birimize destek çıkarak, tarihi sorumluluklar üstlendik. Projelerle ilgili de çok ayrıştığımızda olmuştu. Geçen eşi de söylüyor, ‘Belki İstanbul’da benden çok konuştuğu kişi Metin Karakaş’tır’ diyor. Devamlı gece 12-1, sabah. Sürekli iletişim halinde uyum içerisinde çalışıyoruz.
Ahmet Ermiş: İlçe Başkanı atarken şuana kadar en çok zorlandığınız hangi bölge?
Zorlandığımız demeyelim de, ben siyasette erkek egomanyasından çok rahatsız olan birisiyim. Belirli ilçeler bu mecrada kadın ilçe başkanı kaldırabilir. Çatalca’da bunlardan bir tanesi. Mesela Bakırköy, Beşiktaş, kadınların siyasete girmesini isteyen birisiyim. Anadolu yakasında Kadıköy, Ataşehir, yine aynı şekilde Sarıyer. Buralarda kadınlar genel anlamda daha rahat siyaset yapabiliyorlar. Açıkça söylemek gerekirse kadın ilçe başkanı bulmakta çok zorlandık. Yoksa A takımımızın içerisinde, başkanlık kurulumuzda çok kaliteli arkadaşlarımız var. İl Kadın Kolları başkanımız nezdinde çok iyi çalışan arkadaşlarımız var. Tüm siyasi partilere de tavsiyemdir, kadın ilçe başkanı sayısını arttırsınlar. Kadınların olduğu yerde siyasete farklı kalite gelir.
Ahmet Ermiş: En başarılı ilçe başkanı?
Hepsi ama şöyle yani ilk aşamalarda kurarken ‘ben ilçeyi kuracağım’ diyen arkadaşlar bizim için çok özeldir. İlk mesela Ümraniye, Esenyurt, Bağcılar, Sultangazi, Eyüpsultan beşini atamıştık. Yani o arkadaşlar biraz daha özeller. İlk adımları attığı için ama şimdi onlardan daha başarılı iş çıkartan ilçe başkanlarımız da var. Mesela Şişli İlçe Başkanımız çok genç bir kadın kardeşimiz. Halaskar Gazi Caddesi vardır. Şişli’nin ana damarıdır. Orada binaya tabelamızı astı. Yani benimsin diyen bir iktidar partisi oraya tabelasını asamaz, yer vermezler. Orada doğup, büyümüş, kendini sevdirmiş bir kardeşimiz. Bir ekip kurdu, içerisinde gayri müslimler var, gençler var. Diğer tarafa dön Beyoğlu. Tepebaşı’ndaki TRT binasının tam karşısına tabelamızı astık. Orada o tabelayı asabilmek çok zor. Esenyurt belediyenin karşısında, Silivri’yi biliyorsunuz zaten. Çatalca meydanın göbeğinde, Beylikdüzü hemen E5 kenarında. Bakırköy meydanda. Bağcılar, Güngören, Bahçelievler, Küçükçekmece Sefaköy’de ana caddede. Bu arkadaşların her biri samimiyetimle söylüyorum IMC usulü ile ayakta tutuyorlar. Kendi içlerinde tutmuş oldukları aylıklarla ayakta tutuyorlar. Anlatmak istediğim bu. Orta da menfaat yok, vericilik var. Makam, mevkii yok, tamamen çalışma var ve siz bu partiye talipsiniz. Önemli bir özveridir. Ne için? Menfaat olacaksa en yakın belediye seçimi 3 yıl sonra. En yakın milletvekili seçimi 3 yıl sonra. Makamsal anlamda bir menfaat bekleniyorsa böyle. Maddi menfaat bekleniyorsa, şuan Gelecek Partisi’nin hiçbir şeyi yok, belediyesi dâhil yok. Bunların hepsini kendileri yaptılar. İl başkanlığı bizlerin ödediği aidatlarla ayakta duruyor. Hani partiyi sattı gitti diyorlar ya, satma değil bu. Kendin yeniden özverinle inşa ediyorsun. Bir il başkanlığını, ilçe başkanlığını ayakta tutmak kolay mı? Herkes kendince fedakârlıklar yapıyor. Kolay bir şey değil.
Ahmet Ermiş: Silivri’nin yetiştirdiği bir siyasetçisiniz. Silivri’ye gelecek olursak. Bir iddianız vardı. Bir önceki siyasi geçmişiniz de dediniz ki, “Silivri’yi AK Partili bir belediye yapacağız.” Ben şimdi Metin Karakaş’a tekrar soruyorum. Silivri’ye Gelecek Partili bir belediye başkanı yapacak mısınız?
Şimdi bu cümleyi de özellikle açmak istiyorum. Volkan Bey seçilsin diye destek vermiş, oyunu da vermiş olan bir kardeşinizim. Sebebi ney? Volkan Bey benim çok yakın arkadaşım değil. Volkan Bey, o günkü Genel Başkan Tayyip Bey’in ve Devlet Bahçeli’nin Silivri’ye emanet ettiği, bizimde o zaman savunduğumuz siyasi partinin bize emanet ettiği bir isimdir. O günkü şartlarda biz böyle bir sonuç beklemiyorduk. Sonuç buraya geldiğinde nefsimizi ayaklar altına alarak bu anlamda en ufak bir şekilde çatlak vermeden, gerek arazide gerek görüşmelerimizde yanında olduğumuzu belli ettik. Seçilmesi anlamında da, yüz puan üzerinden almışsa herhalde bunun binde biri de bize aittir. Sonuçta hiç pişman değilim. Düzgün bir insana oy verdiğime inanıyorum. Belediyede 2 ya da 3 defa hayırlı olsuna gitmişimdir. Tıkandığı zamanda da bizi aradığında bizde kendimize göre bir şeyler söylemişizdir. Projecilik anlamında. O da kendince belediye başkanlığını, belediyeyi öğrenmeye çalışıyor. Bu kuluçka sürecini kazasız belasız bir şekilde atlatmaya çalışıyor. Bir dönem daha aday olur mu olmaz mı kendi takdiri. İttifak olur mu olmaz mı o partilerin takdiri. MHP burada oyunu ne kadar arttırır?
Şimdi biz bir iddia ortaya koyduk. Tek başına iktidara gelme iddiası. Bu iddiayı ortaya koyarken de, biz belediyecilik anlamında da ortaya bir düzen koyacağız. Sadece Silivri özelinde değil, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne de talibiz biz. Ortaya koyduğumuz kadronun birçoğunda bu tecrübeler var. Sadece üye yapmak için siyaset yapmıyorsunuz. Tabi ki de Silivri’de her siyasi partide doğru insanlar doğru yerde olsun, iktidara gelsinler. Şimdi CHP’li büyükşehir var diye Silivri’ye su mu gelmeyecek? Sonuçta MHP’li bir belediye burası, ne kadar ittifakta olsa. Diğer partililere hizmet etmeyecek mi? Bizim böyle bir iddiamız var zaten. Ancak biz şuanda teşkilatlanma aşamasında olduğumuz için, süreçte tamamlanmak üzere. Önümüzdeki dönemlerde bunlarla ilgili vizyonlarımızı da ortaya koyacağız. Silivri’de Gelecek Partili bir belediye başkanı olmasını canı gönülden isterim ben. Ama bugün Volkan Bey’e oy vermiş, daha 1 yılını yeni doldurmuş bir belediye başkanına, ‘Bundan daha iyi yaparız’ demeği doğru bulmam. Çünkü oy vermişiz, seçilmiş. Kötü diyemem. Zamanı geldiğinde böyle bir ihtiyaç olduğunda Gelecek Partisi de Silivri’de belediyeyi almak için elinden geleni yapacaktır.
Ahmet Ermiş: Bir vatandaş olarak Volkan Yılmaz’ın çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?
Şuanda Volkan Bey daha çok yeni. Şuanda Büyükşehir Belediyesi’nin buraya biraz daha odaklanması lazım. Silivri’nin kronikleşmiş birçok sorununu da neşter vurulması gerekiyor. Yani ortaya koyduğu vaatleri var. Onların masaya yatırılması gerekiyor, bir ekibinde bunu arkadan dizayn etmesi gerekiyor. Volkan Bey’in biraz daha ekip görüntüsü vermesi gerekiyor. Bununla ilgili bir sorun var. Ama sonuçta her yiğidinde bir yoğurt yiyişi var. Volkan Bey’de bu şekilde yol alıyor kendisine göre. Sadece klasik belediyecilik anlayışı değil, halkla biraz daha yapacağı projelerle ilgili toplantılar yapması gerekiyor. Sadece dokunan, görüşen, ‘şöyle yaptım, böyle yaptım’ diyen bir belediye başkanından ziyade değerlendirmelerin yapıldığı, katılımcı belediyeciliğin olduğu sürecin önünü açması gerekiyor. Şuanda Silivri’nin en büyük handikapı güçlü sivil toplum kuruluşlarının olmayışı. Silivri’de STK temsilcisi dediğin zaman 3-5 tane isim akla gelmemesi lazım. Fikirsel anlamda da bunların önünü açan, teşvik eden bir yaklaşımda olması gerekiyor. Bunlarla ilgili de daha güçlü toplantılar yapması gerekiyor. Belediye başkanı bu işin lokomatifi olması gerekiyor. Çok yeni ama daha bütçe doğru dürüst oturmamış, büyükşehirde bir yapı değişikliği var, Silivri’nin öncelikli olan projeleri yapmak yerine örneğin Selimpaşa bunlardan bir tanesi durdurularak farklı öncelikle sıra verilmiş. Dolayısıyla ben kendisine de söyledim, İstanbul’da tek bir belediyesin, bu belediyenin fırsatlarını iyi değerlendirmek gerekiyor. İktidarında bu anlamda bakanlarından, merkezi projelerin çoğundan pay katmak lazım buraya. ‘Ben söyledim gelir’ derseniz, kesinlikle proje ve yatırım gelmez buraya. Takip etmek lazım.
“SİLİVRİ STADININ ÇİMLENMESİNİ SPOR TOTO BÜTÇESİNDEN YAPTIK”
Biz bunu yapıyorduk zaten. Devlet Hastanesi sürecini anlatayım ben. Ortada böyle bir yatırım yoktu. Projeyi biz çizdik, ruhsatı biz aldık, Hüseyin Başkan gidiyor bakana, ‘yerimiz hazır, her şey hazır, bizim sadece paramız yok. Buyrun’ diyor. Devletin en az 2 yılını kazanıyorsunuz bu şekilde. Muhakkak devletin kenarda duran zor zaman parası da vardır yani. Silivri stadının çimlenmesini Spor Toto bütçesinden yaptık. Hiç alakası olmayan bir bütçe ama bakanla öyle bir diyalog kuruyorsunuz ki onu yapma mecburiyeti hissediyor. Niye, bu gayreti bu samimiyeti görmezden gelemiyor. Projeleri çizdik, Tayyip Bey’e Hüseyin Bey siyasi risk alarak burada bir devlet hastanesi noksanından bahsetti, arkasından yatırım geldi. Adliye binası, yine aynı şekilde. Biz bunları özel gayretlerimizle yaptık. Ben şimdi ekip anlayışı derken, Volkan Bey tek başına hepsini çözebileceğim dediği zaman bir yerde tıkanır. 50 kişiyle telefonla konuşun artık telefona bakmak istemezsiniz. Koordinasyon toplantısını yaparsınız, Ahmet’ cim sen buraya, Alparslan sen buraya bunu yapacaksın deyip, ertesi gün bu raporları aldığınızda ki biz bunu yapıyorduk, o zaman bu işi yaparsınız.
“SİYASİ BİR BAŞKAN YARDIMCISI OLMASI LAZIM”
Siyasi muhakkak bir başkan yardımcısı olması lazım. Takdir kendisinindir. Bu işi koordine edecek birisinin olması lazım. Perde arkasında bu işleri siyasi başkan yardımcısı takip etsin, görüşmeleri yapsın. Kimse yanlış anlamasın, bir büyükşehir meclis üyesinin büyükşehirdeki işi takip etmesi başkadır, başkan yardımcısı statüsündeki kişinin işi takip etmesi başkadır.
İkincisi siyasi parti ilçe başkanları ile çalıştay yapması lazım. Kabul edin etmeyin, CHP’li bir büyükşehir belediyesi var. Buradaki aktörleri de bu işin içerisine dâhil etmeniz gerekiyor. Özcan Bey’le biz bunu yaptık. Özcan Bey döneminde biz AK Parti’li olarak sürtüşsek de Silivri’nin ortak menfaatinde buluşuyorduk. CHP’li arkadaşları da bu işin içerisine getirerek siyaset ile Silivri’ye hizmet etmenin yolunu açması gerekiyor. Kimse kimseden rol çalmaz, millet neyin kimin yaptığını bilir. AK Parti yapmış, MHP yapmış millet doğru adresi bulur. CHP’nin Silivri’ye bir borcu var. Ekrem Bey burada çok iyi bir oy aldı. Bu borcu ödeyebilmek için sadece Kadir Topbaş döneminde yapılan projeleri uygulasa yeter. Silivri çok büyük bir yer, kronikleşmiş sorunları var, günlük çözülmesi gerekenler var. Ana sorunların birçoğu zaten çözüldü burada. Bana sorarsanız Silivri’ye yaptırmış olduğunuz yatırım derseniz, ben yaptığımız tüm arıtma tesisleri, okullar, hastane ve adliye derim. Bunlar normal şartlarda, bir belediye başkanının, siyasi partinin çok fazla neşter vuracağı konular değil.
“HÜSEYİN TURAN’DA ALTYAPI DERDİ HEP”
Hüseyin Bey’de altyapı derdi hep. Ama bunlar toprak altına yapılan yatırımlar, çok görülmez. Silivri denizinin kokusuna, içme suyu hattının pisliğine şahitsinizdir. Doğalgaz yine aynı şekilde. Dolayısıyla mevcut idarenin biraz daha kucaklayıcı, ekip görüntüsüyle iş yapması gerekiyor. Fırsatları kaçırmamak lazım. Burada hükümet bir yatırım yaptığında AK Parti yapmış olmuyor, devlet yapmış oluyor. Yine büyükşehir bir yatırım yaptığı zaman CHP yapmış olmuyor, devlet yapmış oluyor. Bunun yollarını bu bahsettiğimiz metotla sorumluluk hissederek yapması gerekiyor.
Mesela belediye başkanı siyasi partileri ziyaret etti mi? Bu şeyleri ortadan kaldırmak lazım. Belediye Başkanı, kahvaltıya davet etsin mesela. Bizde Özcan Bey’le konuşmazken toplantılarda konuşuyorduk. Tüm siyasi partilere gitmesi gerekiyor. Adresler belli, hiç kimseyi rencide etmeden Silivri’ye hizmet gelmeli. Özcan Bey ile biz hakikatten çocuklar gibi küstük. Ama ortada proje varken konuşuyorduk. ‘Beni Kadir Topbaş’la görüştür. Silivri’ye geldi’ dediği zaman hiç saklamadım Kadir Topbaş’ı. Hemen bir yerde denk getirip, projelerini de anlattırmış, önünü de açmaya çalışmışımdır. Selami Bey, döneminde de böyleydi. Siyasi küskünlükleri ilçeye yansıtmamak lazım. Volkan Bey’de insani değerli yüksek, uzlaşmacı bir kişi, çok rahatlıkla yapabilecek bir isim.
Ahmet Ermiş: Silivri özelinde bir hayaliniz var mı? “Ben Silivri’de şu hayalimi gerçekleştirmek istiyorum” dediğiniz bir konu var mı?
İyi Parti İlçe Başkanı Refik Bek Bey’in bir paylaşımı var. ‘Silivri il mi olacak?’ Hayal diyorsunuz ya. Bu nerden çıktı onu da size söyleyeyim. Fazilet Partisi İlçe Başkanıyım, Refik Ağabey’de Anavatan’ın İlçe Başkanı. Necmi Şimşek CHP İlçe Başkanı veya Sami Bey’de olabilir. Ne kadar güzel bir hoş görü var. Fazilet Partisi’nde kahvaltı yaptık. Danışmanlarım içerisinde Allah rahmet eylesin CHP’li meclis üyeleri vardı. İsmini söylemeyeyim. 2 tane vardı. Kahvaltı yaptıktan sonra orada konuşmaları yaparken, gazeteci bir arkadaş sordu, ‘Ne konuştunuz’ dedi. Silivri’yi il yapacağız dedim. İlk laf oradan çıkmıştır ortaya.
“İLÇE SAYISINI ARTTIRACAKLAR”
Bu bir latife değildir. İlk defa söyleyeceğim burada. Şuanda hükümet bir çalışma yapıyor. Taslak aşamasında İstanbul’da 39 ilçe var, ilçe sayısını arttıracaklar. Esenyurt, Başakşehir ve çok yer bölünecek. Batı ve doğu tarafında birer vilayet daha düşünülüyor. Trakya’nın dördüncü vilayeti düşünülüyor. Fiziki şartlarla bir daha oynanacak, oynanması da gerekiyor. Esenyurt 1 milyon, Küçükçekmece 1 milyon. 2 tane yan yana ilçe 1’er milyona dayanmış. 2 milyon insan birer tepede yaşıyor. 500 bin Beylikdüzü, 500 bin Avcılar. Eklendi 3 milyon, Arnavutköy 300 bin, Başakşehir 400 bin, yaklaştı 4 milyon insan yaşıyor. Silivri’nin nüfusunu biz 1 buçuk milyon olarak belirlemiştik. 2023 hedeflerinde olmadı o, 200 bin bir nüfus azaltıldı. Silivri’de takribi 250 bin olacak. Silivri’de de bu tıkanıklık hissedilmeye başladı. Kaymakam Vali’yle görüşmek için İstanbul’a gidiyor, Milli Eğitim oraya gidiyor. Herkes bir yerlere, tarihi yarım adaya gidiyor.
“CEZAEVİNİ ÜNİVERSİTE HALİNE DÖNÜŞTÜRECEĞİZ”
Artık ben Belediye Başkanlığı hayalinden vazgeçtim. Olurda çok önemli bir görev alırsam hükümette veya bir yerde. Silivri’ye sözüm olsun, içimde kanayan yaradır. Karşı çıkan çok büyük siyasi aktörlerden bir tanesiydim. Kesinlik cezaevini üniversite haline dönüştüreceğiz. Türkiye’nin en büyük üniversitesi haline getireceğiz. Onun için her şeyi ortaya koyacağım. Ben bu yapılmasın diye, planlara bakın, fuar alanı, ileri teknoloji alanı, eğitim alanlarını bizzat planlama merkezinde yazdıran benim. Maxi’nin arka tarafının olduğu yer, silikon vadisi, gümrükler. Bunların merkezleri, Silivri’ye çok prestij katacak. Silivri’de üniversite bitiren çocuk ne oluyor? Ya sıradan bir esnaf oluyor, ya da emlakçı, galerici oluyor son dönemde. Başka bir vizyon kalmadı Silivri’de. 2 tane üniversite bitirmiş, 4 yabancı dili var, ya emlakçı, ya inşaat, ya galerici ya da sıradan esnaf oluyor. Silivri çocuğunun bu şekilde kaybolmaması gerekiyor. Bizzat kendimin yaptırdığı plandır o. Bedeli neyse kendim ödemeye hazırım. Konut falan ticaret bu düşünülür. Ama bunu oraya koymamın gayesi oydu. Bunu destekleyen teknopark ve üniversite cezaevi için biçilmiş kaftan. Cezaevi başka bir yere taşınır. Başka yere de yaptırılır. Orayı üniversite haline getirdiğiniz zaman, oradan alacağınız katma değerle bu cezaevinin 10 katını başka yere taşıyabilirsiniz. Benim hayalim bu. Bin 100 dönüm yer. Siyasetçiler bu ufukta düşünsünler diye söylüyorum. Bunu düşünen bir siyasetçi var mı? Ben bunu kaç yıl önce planlarda ön görerek planlamasını yaptım. Biz cezaevi yapılmasın diye çok uğraştık. Planlarda işlenmiş, Özcan Bey anlatıyordu ya ileri teknoloji, teknopark. Bunların hepsinin planını ben yaptırdım. Özcan Bey’den önce. Ben derken Hüseyin Başkan’da var. Üniversitelerle, bilim adamlarıyla çalışırken Silivri’ye hangi vizyonu ortaya koyarız derken bunu yaptık. Hüseyin Başkan roro seferleri, limanlar diyordu, hatırlayın. Silivri’ye bu perspektifte düşünecek siyasetçilerin olması gerekiyor. Kısır döngü değil. En fazla üyeyi kim yapar, oyu kim alan değil. Eğer hükümette önemli bir görev alırsam, eğer bu anlamda çok ciddi şekilde Ankara temsilcisi olursam, bu benim Silivri’ye sözüm olsun.
“BİRÇOK PROJEMİ VOLKAN BEY’E TESLİM ETTİM”
Belediye Başkanlığı hedefim yok çünkü. Ben Silivri Belediye Başkanı olmak çok istedim, 117 tane projem vardı, birçok projemi de Volkan Bey’e de teslim ettim. Söylediklerimizden de yaptıkları var. Bunlar maddi imkân meselesi. Büyükşehir ve hükümet destekli. Yapacağını da inanıyorum. Dolayısıyla, merkezi hükümet hedefim gerçekleşir, önemli bir aktör olursam orada kös kös oturan bir temsilci olmam. Silivri bu açıdan rahat olsun. Bu da bir yerlere mesaj olsun. Kös kös oturmam, kabına sığmam. Bunların altını da ben Sayın Genel Başkanla konuşarak, şekillendirmeye çalışıyorum. İlçe gelişir, ticaret gelişir, raylı sistemler. Kim hayal ediyordu biz yaptığımızda. Silivri tünelleri diye tüneller var ulaşım aksında. Kaç kişi şuanda bunu görebilir. Ben size bir kavşaktan bahsedeyim. Böyle bir kavşak yok ama ben yaptırmışım. Nerede, mezarlığa giderken üst geçitlerin olduğu yerde 4’lü yonca kavşağı var. TOKİ solunda yapılıyor. Kaç yıl önce bunu tasarlamışız? 15 yıl önce. 30 metrelik yol var orada, Kavaklı’nın içerisinden geçen. Kavaklı Küçük Sanayi Sitesi var. Bilir misiniz bunları? Otogar, Jandarmayı biz tasarladık, şuanda yapılıyor. Altında otogar var. 15 yıl önce, Hüseyin Başkan’la olduğumuz dönemde tasarlanmış bir şey. Kiptaş 1’in oradan alttan giriyorsunuz, Özgürlük Caddesi’nden çıkıyorsunuz projeleri bitmiş, tüneller var. Bunların hepsini Kadir Başkan’la konuşmuşuz, nasip olmadı. Meydanlar görecektiniz, Özcan Bey’in E5’i üstüne alacağım şeyi hayaldi, maddi olarak çok ciddi külfet. Biz tam tersini yapacaktık. Meydan yapacaktık E5’i. Selimpaşa derenin olduğu yerden bir giriyorsunuz, kesintisiz Silivri’ye çıkıyorsunuz. Üçüncü köprü yolunda görüyorsunuz tünelleri, bunlar çok maliyet değil yani. Büyükşehirin bunları yapabilme alt yapısı var. Selimpaşa’da bunlardan bir tanesiydi. Devlet Hastanesi’nin orada alttan giriyorsunuz, E5’ten çıkıyorsunuz.
Ama hayalim bir Silivri vilayeti, ikincisi de cezaevini Türkiye’nin en büyük üniversitesi haline getirip, orada eğitimle teknolojiyle, teknoparkla, gümrükleme ile buluşturmak. Kaç tane gümrük firması var Silivri’de. Hiç yok. Yazık değil mi o kadar lojistik okuyan çocuğa. Bunu yaparken de trake planları var. Kapaklı, Çerkezköy olduğu gibi sanayidir. Bunu planlamak içinde TÜYAP’ın 3 misli büyüğünden bir fuar alanı yaptık. Noyan Altınorak’ın arazisinin olduğu yere. Silivri’de böyle bir vizyonda vardır. Nereden beslenecek bunlar dediğim bölgelerden beslenecek. Silivri’deki SİAD. Hadımköy ile beraber Türkiye’nin yüzde 10 ihracatını ithal eden firmalar. Uluslararası arenada nereden pazarlanıyor bunlar? Kendileri internet ortamından bulurlarsa ve odalar aracılığıyla. Hani Silivri’de, bölgedeki vizyonu? Silivri bunun üssü olsun istedik zaten. Üniversitede çok önemli olacak. Tarım da, hayvancılıkta işin içerisinde olacak, sıradan olmayacak. Türkiye’nin en büyüğü olacak. Binalar, kampüsler, idari binaları hazır. İsmi de Silivri Üniversitesi olur.
Ahmet Ermiş: Son soruyu da ben eşiniz Gülcan Karakaş’a sorayım. Metin Karakaş, mesai anlamında çok fazla zaman kavramını benimsemeyen bir siyasetçi. Birçok kavramdan da uzak bir yaşam tarzı oluyor. Siz de eşi olarak onun destekçisisiniz. ‘Yeter artık dediğiniz’ bir an oldu mu?
Gülcan Karakaş: Çocuklar büyüdü, problemleri dertleri büyüdü. Daha çok ihtiyaç duyuyoruz. Böyle işte etraftan hak etmediğimiz şeyler duyunca o zaman isyan oluyor. Metin Karakaş çok duygusaldır. Merhametlidir. İyi bir insandır. Çok zaman ayıramasa da iyi bir aile babasıdır, çocuklarına düşkündür. Zaman zaman normal bir hayatımızın olmasını istediğim oluyor. 8-5 mesai, çok özendiğim oldu öyle insanlara. Yapamazdı gerçi.
Karakaş: “Silivri’ye sözüm olsun. Silivri için 2 hayalim var”
Silivri siyasetinin en önemli isimlerinden biri olan Gelecek Partisi İstanbul İl Teşkilat Başkanı Metin Karakaş, Genel Yayın Yönetmenimiz Ahmet Ermiş’in sorularını samimiyetle yanıtladı. Gelecek Partisi’nin kuruluş süreci, il teşkilatlanması, Silivri’ye dair oluşturduğu projeleri anlatan Karakaş, “Silivri’ye sözüm olsun. Silivri için 2 hayalim var” dedi.
28 Eylül 2020 - 12:11
YORUMLAR