Haber: SİLİVRİ HABER MERKEZİ
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından olası bir İstanbul depremi tekrar gündem oldu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı, Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü tarafından (DEZİM) tarafından hazırlanan “İstanbul İli Silivri İlçesi Olası Deprem Kayıp Tahminleri Kitapçığı’nda Silivri’de 9 binin üzerinde binanın orta ve üstü hasar alacağı tahmin ediliyor.
2019 yılının verilerine göre yayınlanan kitapçıkta, 7,5 büyüklüğünde bir depremde Silivri’de yıkımlar tahmin edildi. Toplam 50 bin 96 binanın incelendiği Silivri’de rapora göre; çok ağır hasar alacak 444 bina, ağır hasar alacak bin 707 bina, orta hasar alacak 7 bin 155 bina, hafif hasar alacak ise 11 bin 997 bina bulunuyor.  

  
 
YÜZDE 58’İ HASAR GÖRMEYECEK!
Hazırlanan raporun sonuç ve değerlendirmesi ise şu şekilde;
“Bu çalışma ile 2019 yılında DEZİM ve KRDAE Deprem Ana Bilim Dalı işbirliği ile hazırlanan İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi kapsamında üretilmiş olan veriler; DEZİM tarafından Silivri ilçesi için mahalle bazlı olarak yeniden derlenmiş ve Silivri ilçesine öznel analizler ve haritalamalar yapılmıştır.
Buna göre Mw=7.5 büyüklüğündeki senaryo depreminde, Silivri’deki binaların ortalama yüzde 58’inin hasar görmeyeceği tahmin edilmektedir. Binaların ortalama yüzde 24’ünün hafif, yüzde 14’ünün orta, yüzde 3’ünün ağır ve yüzde 1’inin de çok ağır hasar görmesi beklenmektedir. Silivri’de, analiz edilen toplam bina sayısı 50 bin 096’dır. Ağır ve çok ağır hasarlı binaların aldıkları deprem hasarının, onarılamayacak boyutta olabileceği ve bu hasar seviyelerindeki binaların yıkılıp, tekrar yapılması gereğinin ortaya çıkacağı öngörülmektedir. Öte yandan, orta hasarlı binaların da onarım yerine yıkılıp yeniden inşası çoğunlukla daha uygundur. Senaryo depreminde, Silivri’deki binaların ortalama yüzde 18’inin (yaklaşık 9.306 bina) orta ve üstü seviyede hasar göreceği tahmin edilmektedir. Yaklaşık 40 bin 790 binanın ise hasarsız veya hafif hasarlı olması beklenmektedir.


 
Geçmiş depremlerde yaşananlar, can kaybı ve yaralanma oranlarının kadın ve çocuklarda daha fazla olduğunu göstermiştir. Geçmiş dönem deprem sonrası istatistikleri, can kayıplarının büyük çoğunluğunun sarsıntı sırasında, daha az kısmının ise binadan çıkmaya çalışırken ya da kurtarılmayı beklerken meydana geldiğini göstermektedir. Yaralanmaların ise yaklaşık yarısının, sarsıntı sırasında, diğer yarısının ise deprem sırasında veya sonrasında binadan çıkmaya çalışırken meydana geldiği gözlemlenmiştir.
 
58 KİŞİ HAYATINI KAYBEDEBİLİR!
Mw=7.5 büyüklüğündeki senaryo depreminin, en kötü senaryo olan gece meydana gelmesi halinde, Silivri’de ortalama 58 civarında can kaybı meydana gelebileceği, yaklaşık 27 kişinin ağır yaralanabileceği ve 246 kişinin de hastane şartlarında tedavi görmesi gerekebileceği öngörülmektedir.
Deprem nedeni ile meydana gelen bina hasarlarının önemli bir etkisi de binaların barındırma özelliğini kaybetmesidir. Acil barınma ihtiyacının belirlenerek, bunun karşılanması için gerekli ön planlama ve çalışmaların yapılması, özellikle yoğun yapılaşmaya maruz metropol alanlarda beklenen depremler için kritik önemdedir. Deprem sonrası insanların, hasarlı olmasa da binalara girmeyip bir süre dışarda olmayı tercih etmeleri de genel resmi ağırlaştıran bir durumdur.

40 BİN KİŞİLİK BARINMA İHTİYACI OLACAK!
Silivri’de Mw=7.5 senaryo depremi sonrasında yaklaşık 13 bin 481 hanelik acil barınma ihtiyacının ortaya çıkacağı tahmin edilebilir. Hane başına 3 kişilik nüfus kabulüyle, yaklaşık 40 bin 000 kişinin acil barınma ihtiyacı olacağı beklenmektedir. Bu tahminlerde de depremin oluş şekline göre, hasarlarda gördüğümüze benzer belirsizlikler bulunmakta olup, deprem sonrası gerçekleşen acil barınma ihtiyacı içindeki nüfus verilen değerin altında ya da üstünde gerçekleşebilir.
 
Silivri’nin yerleşim dokusu olarak görece seyrek bir yapıda ve saçaklanmış şekilde geliştiği ve yapıların büyük oranda 1-4 kat aralığında yer aldığı görülmektedir. Bunda, ilçenin “yazlık” fonksiyonu ile kullanılan birçok yapıyı da barındırıyor oluşu rol oynamaktadır. Yapı yaşları baz alındığında ise yapıların yaklaşık yarısının 2000 ve öncesi yıllarda inşa edildiği tespit edilmiştir. Deprem kaynaklı riskin azaltılmasına yönelik eylemlerde, önceliğin bu yapı grupları olması gerektiği düşünülmektedir. Risk azaltma eylemleri planlanırken de tekil yapı ölçeğinde değil, en azından ada bazlı veya bölgesel yaklaşımların benimsenmesi önemlidir. Üstyapı odaklı çözümlemelerin yanında, altyapı sisteminin de sürdürülebilir ve dayanıklı nitelikte olması bütüncül bir çözümleme için gerekli görülmektedir. Yapısal eylemlere ek olarak, ilçe genelinde uygulanabilecek eğitim, farkındalık ve görünürlük çalışmaları ile vatandaşların afet riski farkındalığının ve bireysel önlem seviyelerinin arttırılması, riskin azaltılmasında kritik öneme sahiptir.”