Bugün 24 Temmuz... 1908 yılında sansürün, yani gazete sayfalarının memurlar tarafından kontrol edilmesinin ortadan kalktığı, özgürce yayının başladığı tarih...
Bir de 10 Ocak çalışan gazeteciler gününü kutluyoruz; o da özlük haklarımızın (!) çalışma şartlarımızın (!) kanunlarla düzenleme yapıldığı tarih... (1961)
*
10 Ocak'tan ziyade, basında sansürün kaldırılması, bizler için tam bir bayram anlamında. Çünkü basın özgürlüğünün derin bir anlamı var. Özgür olamadıktan sonra bu işi yapmanın önemi yok. (Bu özgürlüğü bazı kişiler "sınırsız özgürlük" zannettiği için çeşitli muamelelere tabi tutmaya kalkıyorlar. Ancak bu mesleğin içindekiler özgürlüğün sınırı iyi bilir. Sınırı aştığı vakit kanuni müeyyideler devreye girer.)
*
Basın özgürlüğünün 110 yıldır bayram olarak kutlandığı ülkemizde, "ne kadar özgürüz?" sorusu son zamanların en tartışmalı konusu.
Gazeteciliğin verdiği yetkiye dayanarak her lafı söyleme, her istediğimi yazma cüretini şahsen görmüyorum. "Özgürlük konusu" her şeyi yazmak olarak anlaşılmamalı. Bizler her zaman baskı ve sansür altındayız.
*
110 yıl öncesindeki gibi, 32 yıl süren sansür uygulamasının, bugün farklı versiyonlarını yaşıyoruz, görüyoruz.
2003 yılı Ağustos ayında başladığım bu meslekte, sayfa sekreterliğinden gazete dağıtımına, fotoğraf çekiminden haber yazmaya, köşe yazarlığı, yazı işleri müdürlüğü ve genel yayın yönetmenliğine kadar tüm kademelerinde görevler aldım. Mesleki seminerlere ve eğitim programlarına katıldım. Başbakanlık Sarı Basın Kartı sahibiyim.
Bu mesleğin etik, ilke ve ahlak kurallarını tam manasıyla uygulamaya koyabilmek için, gazetecilik mesleğinin gerekliliklerini yerine getirdim. Bizler, yani gazeteciler, benim gibi düşündüğünü tahmin ettiğim birçok meslektaşım, büyüğüm, işte 110 yıl önce kaldırılan sansürün, bugün farklı yöntemlerle karşımıza çıktığını düşünüyor. Bizi bizden başka iyi bilen olamaz ya.
*
Farklı sansür unsurlarının en başında ekonomik bunalımlar yer alıyor. Hukuki tehditler yer alıyor. Dahası, adına “internet” denen medyanın oluşturduğu tuzaklar ve yanılgılar yer alıyor. İnternetin faydası olduğu gibi zararlarını da görüyoruz. İnternet medyasına ayak uydurmak mecburiyetindeyiz.
Bakın çetelerin, mayfa tiplilerin, serserilerin, keşlerin, siyasetçi kılıfına giren rant şebekelerinin tehdit ve baskılarını saymadım bile. Onların yaptıkları da bir nevi sansürdür. Yazdırmamaktır, yazılmasını engellemektir.
*
Hatırlayın. Daha 2 yıl önce yaşanan hain fetö kalkışmasında, televizyon kanallarından verilecek haberlere odaklandık. Ne olup bitmediğini bilemezken, bir çağrı ile sokaklara döküldük. Engellenmeden, sansürlenmeden, özgürce verilen haber/haberler milletin kaderini aydınlatan ışık oldu.
Özgür basın, özgür yayıncılık sadece şahıslara değil, bu ülkede yaşayan tüm kurumlara lazım.
Millet tarafından, “özgür bir iradeyle” tercih ve tayin edilen yönetimler demokrasinin gereği ise, gazete ve gazeteciler de demokrasinin güvencesidir.
Tüm meslektaşlarıma gelecekte sansür endişesinin olmadığı bir Türkiye diliyorum. Basın bayramımız kutlu olsun. #24Temmuz
YORUMLAR