Tarlada izi olanın harmanda yüzü olur
Eren Ermiş

Eren Ermiş

[email protected]

Tarlada izi olanın harmanda yüzü olur

26 Kasım 2015 - 09:25

Biz olayları "aşağıdan" nasıl değerlendiriyorsak, onlar "yukarıdan" farklı değerlendiriyor. Siyasette işler bir günlük için değil, ancak yeri geliyor "siyaset bir günde" öyle değişiyor ki, geri dönülmez bir yola girebiliyorsunuz. Bu, ilçemiz siyasileri için de geçerli, genel politikacılar için de.

Siyasetçiler beklentilerini ifade ederken şu mesajı verirler: "Tarlada izi olanın harmanda yüzü olur."

Seçim meydanlarının vazgeçilmez senfonisidir. Kimi kısık sesle, kimi gür sesle, kimi laf arasına serpiştirir, kimi mikrofonla dans edercesine kullanır. Popülist siyasetin tekniklerinden biri, hatta en önemlisi "Halktan biri görünmek" mesajıdır.

Mesela ben bir siyasi olsam, gidip halktan oy istesem, şöyle derdim:

"Değerli vatandaşlarımız, görüyorsunuz bizim yaptıklarımız ortada. Yapacaklarımız da ortada. Ama onlar? İşte onlar gibiler ancak laf üretir. Laf ile peynir gemisi yürür müüüü? Yürümez. Bu zamana kadar ne fayda verdiler de, şimdi kalkıp sizin karşınıza gelip oy istiyorlar. Tarlada izi olanın, harmanda yüzü olur. Biz hizmet adamıyız, hizmetçiyiz. Sizlere hizmetkar olmaya geldik. Dün ne dediysek bugün de aynısını diyoruz."   
Tabi ortaya sataşmalı birkaç cümle serpiştirdikten sonra niyetler dile getirilir; "Ona verme bana ver" denir. Mevzunun bu kısmında, yani tarla iziyle harmanin yüzünü anlattım.

***

Yukarıda böyle olmayan ama aşağıda farklı görülen hadiseler de cereyan edebiliyor. Hepinizin malumu, 1 Kasım seçimleri öncesinde ilçemiz siyasi akına uğradı. "Öylesine gelenler" ile "öylesine gelmeyen" diye ikiye ayırırsak, elma ile armudu ayırt etmiş olur. Milletten beklentisi olanlar, milletin adamlarını ona göre seçince durum farklı sonuçlar doğurdu.

Açık konuşalım, AK Parti milletvekili seçimlerini -adaylıklarını- çok iyi yapıyor. Torpilli birkaç kişi torpilsizler arasında kaynasa da, profesyonellikten ötürü kimse buna pek takılmıyor. Birkaç gariban gazeteci çıkıp söylüyor ama çare hak getire...

CHP, önseçim ile adaylarını belirledi, "örgütün istediği olsun" dedi, kendi adaylarını çıkardı. Bu, süper ötesi bir demokratik eylemdi. Geçmiş yıllarda aynıları yapılmıştı. Parti içi özgürlük, parti içi demokrasi ve parti içi siyasi enerji taktir edildi. "Heh! Şimdi oldu" denilse de, seçimlerden sonra eksileri tartışıldı. Genel Merkez'in aday listesi oluşturmasıyla ortaya çıkması muhtemel siyasi kazalar, ön seçimle engellendi. CHP oyunu korudu, bi gıdım yükseltti ama umduğunu bulamadı. (7 Haziran'dan sonra 1 Kasım listelerinde oynamalar yapıldı. Önseçimle girenler hepsi değiştirilmedi)

MHP'nin ise aday belirleme mantalitesini anlayabilmek mümkün değil. Kim, nasıl, neye göre milletvekili adayı oluyor inanın bilmiyorum. Böyle giderse 2019'da şansımı deneyeceğim. Olur da ilk 10'a girersem, bak sen seyre. Belki 3'e yazılıp milletvekili bile olabilirim. MHP'den vekil olmak onur, gurur ve şereftir. Ancak bu tarz MHP'nin tarzı değil. "Bugün ne giysem" kafasıyla, "Bu seçimde kimi yazsam" duruşu ve ifası fiyaskodur. Yani adaylar belirlenirken o kadar hatalar yapıldı ki, MHP teşkilatlarının saç-baş yolmamaları mümkün değil. Parti ile uzaktan yakından alakası olmayan, partiye uğramamış, parti için ter akıtmamış kişiler listedeydi. Hadi popülerdir, toplumun tüm kesimini etkileyecek isimdir, anlarım. Bu vasıfların bir tanesini taşımayan insan vardı. Çilekeşler de vardı, ancak seçilecek sırada değildi. Cebi dolu ile gönlü bolu ayırt etmelerini umuyorum. Neyse olan oldu, yandı gülüm keten helva.

Milletvekili adayları arasında, tarlada izi olanların harmanda da yüzü vardı. Gel gelelim şimdi harman kaldılar. Başarılı olanları hayranlık içinde seyrederken, başarısızlığa hayret ediyorlar. Ben buna eminim. Meclis'i istemelerine rağmen olmamasını "hayra" yoranlar, mukadderatçıdır. Bir de Meclis sandalyesine oturduktan sonrasını hayal edenler var...

AK Parti İstanbul 3.Bölge 1'inci sıradan milletvekili seçilen Mehdi Eker, tam 10 yol boyunca Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanıydı. 7 Haziran'da Diyarbakır'dan aday gösterildi, seçimlerde çöküşe giren AK Parti'de aday stratejisi değiştirildi ve hemen İstanbul'a alındı. Yani bölgemizin adayı oldu. 10 yıldır bakan kalınca, herkes Silivri'de düğme ilikleyip "Sayın bakanımız hoşgeldiniz" diyerek hürmette kusur etmedi. Bir geldi.. iki geldi.. üç geldi.. dört geldi... Geliyor da geliyor, "Hayırdır inşallah" diyerek bir anda Silivri sevdalısı olmasını anlamaya çalıştık Mehdi beyin. Diyarbakırlı değil, sanki Silivri Fenerköylüydü. Kısa sürede ilçeye hakim oldu, dost edindi, arkadaşlık kurdu. Tanıştıklarını unutmadı ve ikinci geldiğinde "Mehmet kardeş nasılsın" diyecek kadar samimi davrandı. Köylere gitti, amcalarla amca oldu. Silivri'nin orman köyleri, 2b ve ecrimsil sorunlarının tümünü çözeceklerini vaat etti. Kürt kanaat önderlerini biraraya getirip evlerine misafir oldu. Yani kısa sürede birçok şey yaptı. Diğer siyasi partiler de dahil, AK Parti'nin kendi vekil adaylarından pek fazla gayretliydi.

AK Parti yeniden tek başına iktidar olursa, 64'üncü Hükümet'in Bakanlar Kurulu'nda yer alması kaçınılmaz gözüküyordu. Nitekim öyle olmadı. Silivri'de vatandaşa "bakanla arkadaş oldum" havasını attıracak kadar samimiyet kuran Mehdi Bey, Kabine'ye alınmadı.  Biz olayları "aşağıdan" nasıl değerlendiriyorsak, onlar olayları "yukarıdan" farklı değerlendiriyor olabilir. AK Parti İlçe Başkanı Rıfat Kutlu da dahil, parti içinden birkaç kişiye sorduğumda, "AK Parti'nin Türkiye geneli en çok vekil çıkartan yeri İstanbul 3'üncü bölgedir. Türkiye şampiyonunun mimarı gözardı edilemez" cevaplarını aldım.

Bakanlık verilmedi belki ama Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda önemli bir noktaya getirileceğini düşünüyorum. Mehdi beyin tarlada izi varsa, mutlaka harmanda yüzü olur. Başarıda izi var, Kabine'de adı yok ama, Saray'ın kritik koltuğuna oturabilir...   

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum