İçinde yaşadığımız çağda dünya öyle bir hal almış durumda ve öyle bir zamandayız ki, terör artık bölgesel olmaktan çıkıp dünyanın en önemli sorunu haline gelerek bütün dünyayı sarmış ve cayır cayır yakmaya başlamış durumda.
İçinde bulunduğumuz çağda insanın hayal gücünü zorlayacak düzeylere gelmiş olan teknolojik gelişmeleri ustaca kullanmaya başlamış olan küresel güçler ve istihbarat teşkilatları, artık teknolojiye dayalı yeni savaş yöntemleri ile yeni savaş alanları yaratmaya başladılar.
-Para ve finans sitemi
-Genetik
-Sağlık
-Gıda
-İklim
-Teknoloji
-Sanal Dünya ( İnternet )
Yani aslında günlük hayatımızın hemen her alanı adeta bir savaş alanına dönmüş durumda.
Bu yazı dizimizde küresel güçlerin yukarıda saydığımız alanlar ve bu alanlarda dünyayı kontrol altına almak için yürüttükleri çalışmalar ve bunların sonuçları üzerinde durmaya çalışacağız.
İklim üzerinde nasıl oyunlar oynanıyor, doğal afetler küresel güçler tarafından elektromanyetik silahlarla özellikle mi çıkarılıyor?
Tükettiğimiz gıdaların içinde mikroçipler mi var?
Sağlık sektöründe genetik ve biyomühendislik teknolojileri ile neler yapılmaya çalışılıyor?
Teknolojik kuşlarla nasıl bir savaş yürütülüyor?
Hepimiz gözle görülmeyecek kadar küçük mikroçiplerle aslında fişlendik mi?
Evet, inanması güç ve kulağa imkansız gelebilir; ama bütün bunlar aslında olabilir.
Uluslararası araştırmalarda bilim adamlarının uyguladıkları geliştirme yöntemlerinden en önemli ayaklarından biri, aslında doğayı gözlemleyerek elde ettikleri veri ve fikirleri yeni teknolojilere ve yöntemlere temel olarak aldıklarını söyleyebiliriz.
Geçtiğimiz yıllarda örümceğin doğadaki en mükemmel avcı olarak tanımlanmasıyla birlikte örümceğin avcılık prensipleri de değişik birimler tarafından temel alınmaya başlandı.
Örümcek, ağını kurar, saklanır ve sabırla beklemeye başlar; hazırlıkları tamamdır, avının peşinden koşmaz, av onun ayağına gelir.
Aslında her şey Arap Baharıyla birlikte başladı diyebiliriz.
Tunuslu 26 yaşındaki Muhammed Boazizi, bizdeki bildiğiniz el arabasıyla ailesini geçindirebilmek için meyve sebze satan gariban bir Müslüman kardeşimiz. 17 Aralık 2010 günü el arabası zabıtalarca elinden alınarak kırılıyor. Bununla da yetinilmeyip bizim tabirimizle eşek sudan gelinceye kadar dövülüyor. Bu dayak sonrası utancından eşinin çocuklarının yüzüne bakamayacak duruma gelen bu insan, üzerine benzin dökerek kendini ateşe veriyor ve hastanede yattığı süre içine iyileşemeyip 4 Ocak 2011’de hayatını kaybediyor. 17 Aralık’ta meydana gelen bu hadise üzerine 18 Aralık’ta Tunus halkı sokağa dökülüyor.
İşte burada bütün hazırlıklarını tamamlamış olan küresel güçlerin harekete geçmeleri için bekledikleri şartlar ortaya çıkmaya başlamıştı.
Nasıl mı?
Baktığımızda aslında özellikle bazı Arap ülkelerinde objektif şartlar olarak adlandırılan şartlar hazırdı. Yani halkın hoşnutsuzluğu, ekonomik sıkıntıları, siyasal anlamda oralarda Batılı güçler tarafından bir kısmı 1. Dünya Savaşı sürecinde Osmanlı Devleti’nin parçalanması üzerinde yönetime getirilen diktatörler, bir kısmı da 2. Dünya Savaşı sonrası yönetime getirilen Arap ülkelerinin diktatörlerinin elinde inim inim inleyen Müslüman halk.
Tunus’ta halkın sokaklara dökülmesiyle birlikte bekledikleri şartların artık hazır olduğuna kanaat getiren küresel güçler, internet ve sosyal medyayı bir silaha dönüştürerek tetiğe bastılar.
Tunus’ta başlayan Yasemin devrimi ile birlikte Ortadoğu’yu hallaç pamuğu gibi atacak olan Arap Baharı başlamış oldu.
Önümüzdeki hafta İnternet ve Psikosiber savaş…
YORUMLAR